Kimine göre gazetecilik, “hakikati anlatmak,” kimine göre “gerçeğin peşinden gitmek,” kimine göre “hikâye anlatmak,” bazısına göre “tarih yazmak,” ‘bugünü kayıt altına almak’la özdeştir. Her bir tanıma katılmakla birlikte benim için gazetecilik, hayata ve topluma bakışımı ifade etmemi sağlayan, var oluşuma anlam katan bir mücadele hattıdır. Gerçek gazeteci, sokakta vatandaşlarla, okurlarla bağını hep sıcak tutan, hakkın ve hakikatin yanında olandır. Gerçek gazeteci toplumun sözcüsüdür...
Her meslekte olduğu gibi gazeteciliğinde uzmanlık alanları farklıdır. Gazeteciler alanında uzmanlaşmalı fakat, gazetecinin bu farklılığı taraf tutar gibi olmamalı. Misal siyasi habercilikte uzmanlaşmış bir gazeteci siyasi haberler yapmalı ancak, bir siyasi parti taraftarı gibi siyasilerin sözcüsü gibi davranmamalı.
Son zamanlarda ne yazık ki değişik uzmanlık alanlarında sorunlu gazetecilik davranışlarıyla da sık sık karşılaşır olduk.
Bazı ekonomi gazetecileri şirketlerin sözcüsü gibi davranabiliyor. Şirketlere güzellemeler yazıyorlar. Bazı otomobil editörleri otomobil firmalarının sözcüsü gibi davranma eğilimindeler. Yargıçtan daha yargıç, polisten daha polis davranabilen bazı meslektaşlarımız var.
Günümüzde PR gazeteciliği eğilimi artıyor.
Magazinde de durum farklı değil. Sanatçılarla gezen bazı gazeteciler onların sözcüsü gibi davranıyor. Sanatçıların her projesi çok iyi bir çalışma yapılmış gibi sunuluyor. Sanat sayfalarının bir bölümünde de galeri sahiplerinin, sponsorların, kollayıcıların borusu ötüyor. Müzayede şirketlerinin basın açıklamaları sanat haberi diye sunulabiliyor. Yani sapla saman karıştırılıyor.
Medya ile reklam veren şirketler arasında elbette iş ortaklığından kaynaklanan yakın ilişkiler oluşuyor.
Ancak son yıllarda bu ilişkinin ölçüsünün kaçtığını, ilişkinin kurumsal olmaktan uzaklaşarak, neredeyse bazı gazetecilerin reklam verenlerin ve kimi PR ajanslarının temsilcisi haline geldiğini görüyoruz.
Şirket gezilerine katılmaktan neredeyse gazetenin yolunu unutan, kendileri PR ajansına dönüşen gazeteciler görüyoruz. Sayıları da öyle az falan da değil.
Bazı mesleklerde olduğu gibi gazeteciler ve gazetecilik mesleği çok zor ve çetin günlerden geçiyor. Gazetecilik ve gazetecilik mesleği adeta parayla, yokluklarla sınanıyor. Değerli dostlar bu topraklarda gazeteci olmak hep zor olmuştur ama hiç bu kadar da güç olmamıştır.
Demeç gazeteciliğinin de önüne geçmiş bir “Tanıtım gazeteciliği” dönemi yaşanıyor.
Bir kurum ya da kuruluş gazetecileri ve gazetecileri davet ediyor, yediriyor, içiriyor karşılığını da isteniyor. Elbette davete icap etmek sünnettir ancak, davetin içinde haber değeri var ise davete icap edilir.
Ama bir şartla.
Gereken sorular var ise onlar da sorulmalı.
Siyasetçilere soru sorma alışkanlığını kaybeden gazeteciler artık iş dünyasına da soru sormuyor, onların tanıtım aracı olmaktan öte bir işlev sergilemiyorlar.
Hepsinden beteri, kimi gazeteciler ile kimi reklam verenler arasında “Tamamen duygusal” ilişkiler başladığı konuşuluyor etrafta.
Paranın efendileri ajansları üzerinden medyayı dizayn ediyor.
''Reklam yani para veriyoruz” diyerek geleneksel medyanın mutfağına girildiği günden beri bu süreç başlamıştır ve medya kuruluşları şirketlerin piar ve reklam haberleriyle esir alınmıştır. Onlara göre herkes ve her şey satılık ya. Ama etiği, ahlakı boş verseniz bile, “Bedava peynirin sadece fare kapanında olduğunu” bilmeyecek kadar da aptal olmamalı gazeteciler.
Gazetecileri de şirketlerin lansmanlarıyla, gezileriyle, hediyeleriyle arzuladıkları noktaya taşıdılar.
Parayı verenin düdüğü çaldığı bir ortamda ilkeli, dürüst gazetecilik yapıldığı zannedilmeye başlandı.
Dürüst ve ekmeğinin peşinde olan, gazetecilik meslek ilkelerinden taviz vermeyen gazetecilere sözüm yok ve böyle gazetecilere de her zaman saygı duyuyorum. Bu mesleğin içinde olup ta ufak bir dünyalık uğruna kalemini ve haber sitesini kiraya veren gazeteciler de yok değil. Çok para kazanma hıslarını meslek ahlaklarının önünde tutan gazetecileri yanlarına çeken bazı siyasiler de ''Bas parayı, al desteği'' mantığı ile bir taşla iki kuş vurma derdindeler. Amaçları hem kendilerinin reklamlarını yaptırmak hem de rakipleri aleyhine olumsuz haberler yaptırmak. Ellerine devletin imkanlarını geçiren bir kısım siyasiler de yandaş medya kuruluşlarına ve çalışanlarına gazetecilerine reklam ve tanıtım adı altında devletin çeşitli imkanlarını sunarak ayrılacılık sağlıyorlar. Bazıları bilmez ama bilenler çok.
Nehri kirleten bir büyük sanayi kuruluşunun haberini “reklam müşterisi” diye yapamaz iken, kenarda köşede kalan küçük esnafın çevreye zararlarıyla uğraşan medyanın bu hale getirileceği sürpriz değildi.
Halkın haklarını koruduğunu zannederek her gün ortalığı yangın yerine çeviren, siyaseti dizayn etme hastalığından hiç vazgeçmeyen medya, olması gereken yeri terk ederken olmaması gereken yerde durmaya da ısrar ediyor.
Ve kendi haklarını savunmayı da unutan medya, inandırıcılığını da yitirmeye başladı.
Saygınlığına leke düşürdükçe, kurumların kaybedenler kulübüne doğru gidişi hızlandı.
Yerel medya ulusal medyadan çok mu farklı, ulusal medya da yaşananların neredeyse benzeri, yerel medyada da yaşanıyor. Adam bir internet haber sitesi kurmuş bir siyasi partiye de dayamış sırtını gazetecilik adı altında parti sözcülüğü yapıyor. Partinin sanki haber ajansı. Şaklabanlık yapıyor. Soytarılık yapıyor. Bırakın soytarılığı soytarılar yapsın, gazeteciliği de gerçek gazeteciler yapsın.
Ben inanıyorum ki, bu zor günler de geçecek. Bize düşen doğruları söyleyerek durduğumuz yerden geri adım atmadan ilerlemektir. Bizler erdemi, onuru, gerçeği unutmadan gazetecilik yapmak zorundayız. Kendimize, mesleğimize saygımız ve umudumuzu yitirmemeliyiz.
Gazetecilik mesleğinin içinden gelen bir kardeşiniz, abiniz, dostunuz, arkadaşınız olarak gazetecilik mesleğini önemsiyor ve bu mesleği icra eden arkadaşlarıma ve dostlarıma çok değer veriyorum. Gazetecilik ve gazetecilik mesleği ile ilgili yaptığım öz eleştirilerim oldu ve olacak ta. Alınan alınsın. Gocunan gocunsun. Mesleğini, işini dürüst yapanları da takdir ediyorum.
Milletimizin gözü, kulağı ve dili olan, vatandaşlarımızın haber alma ve bilgi edinme ihtiyacının doğru biçimde karşılanmasına vesile olmuş gazetecilerimiz, şüphesiz ülkemizin demokratikleşme sürecine büyük katkı sunmaktadırlar. Zor şart ve imkânlar içerisinde, milletimizi ülke ve dünya gündeminden haberdar eden gazetecilerimiz, yerli ve milli değerlerimizin benimsetilmesinde de çok önemli bir görevi ifa etmektedirler.
Özellikle kamuoyunun doğru ve zamanında bilgilendirilmesinde basın mensuplarına çok büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Bu kapsamda ülkemizde, bölgemizde ve ilimizdeki gelişmelerin doğru şekilde algılanıp yorumlanması ve halkımızın bilgilendirilmesinde yerel basının da ulusal basının da etkin bir rolü bulunmaktadır.
Köklü ve uzun süre görev yapan basın mensuplarıyla dolu olan şehrimizde görev yapan basın mensuplarımızın üzerlerine düşen görevi ziyadesiyle yaptığına yürekten inanıyorum. Bu vesileyle, halkımızın gözü kulağı olan, ilkeli ve tarafsız yayıncılık anlayışı ile görev yapan basın mensuplarımıza başarılı çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorum.
Yaşanan gelişmeler hakkında halkmızı bilgilendiren, Karamanımızın kültürel, sosyal ve ekonomik gelişiminde ve tanıtımında etkin bir rol üstlenen basın mensuplarımız, bundan sonra da görevlerini aynı duyarlılıkla devam ettirerek, ülkemizle birlikte şehrimizin de kalkınmasına ve tanıtımına katkı sağlamaya devam edecektir.
İlkeli ve dürüst yayıncılık prensiplerinden ödün vermeyen, yaşadıkları tüm zorluklara rağmen her koşulda kamuoyunu aydınlatmak için büyük bir özveriyle çalışan, yerel ve ulusal basınımızın çok değerli temsilcilerinin 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutluyorum.