Gündemimizin ağırlığı her geçen gün biraz daha artıyor. Bir yanda Gazze'de yaşanan insanlık dramı, diğer yanda ülkemizin siyasi gelişmeleri ve seçim tartışmaları... Bu yoğunluk içerisinde kamuoyunun dikkatinden kaçan bazı kritik gelişmeler, sessizce hayatımıza yön verebilecek sonuçlar doğurabiliyor. İşte İklim Kanunu da böyle bir gündem kalabalığı arasında Meclis’e getirildi.
İklimi koruma amacıyla sunulan bu yasa tasarısı, ilk bakışta insanlığın ortak geleceği için olumlu bir adım gibi görünse de, içeriği ve uygulama şekli hakkında ciddi soru işaretleri barındırıyor. Küresel ölçekte yürütülen çevre politikaları, zaman zaman yerel halkların yaşam biçimlerini ve ekonomik dengelerini derinden etkileyebiliyor. Bu nedenle, böylesine kapsamlı bir düzenlemenin detaylarının dikkatlice incelenmesi, toplumun tüm kesimlerinin fikirlerinin alınması ve şeffaf bir şekilde tartışılması büyük önem taşıyor.
Hatırlayalım; İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasa ile başlayan süreç, toplumsal yapımızda ciddi kırılmalara yol açmıştı. Hayvan hakları yasası ile sokak hayvanları meselesi de zamanla kontrolden çıktı ve bugün gelinen noktada toplumun huzurunu tehdit eden boyutlara ulaştı. Bu örnekler, iyi niyetle çıkarılmış olsa da sonuçları iyi hesaplanmamış yasaların nasıl sorunlara yol açabileceğini gösteriyor.
İklim Kanunu da bu çerçevede değerlendirilmelidir. Tarım, hayvancılık, enerji ve sanayi gibi stratejik alanları doğrudan etkileyebilecek bir düzenleme, sadece çevreyi değil, aynı zamanda ülke ekonomisini, gıda güvenliğini ve toplumsal dengeyi de ilgilendiriyor. Örneğin, sera gazı salınımını azaltma hedefiyle bazı hayvancılık faaliyetlerinin kısıtlanması gündeme gelirse, bu durum et fiyatlarını, üreticiyi ve tüketiciyi doğrudan etkileyebilir.
İklimi koruyalım, doğaya sahip çıkalım elbette. Ancak bunu yaparken, ülkemizin gerçeklerini, toplumsal ihtiyaçlarını ve yerli üreticinin durumunu göz ardı etmeyelim. Hazırlanan yasalar, halktan kopuk değil, halkın içinde yoğrulmuş metinler olmalı. Aksi takdirde, iyi niyetli adımlar bile zamanla büyük sorunlara dönüşebilir.
İklim Kanunu’nun Meclis’te bu hafta görüşülmeye devam edeceği belirtiliyor. Temennimiz, bu süreçte daha fazla şeffaflık sağlanması, kamuoyunun ve uzmanların görüşlerinin dikkate alınması ve ülkemizin ihtiyaçlarına uygun bir yasal çerçevenin oluşturulmasıdır.
Çünkü mesele sadece iklim değil, aynı zamanda geleceğimizdir.