Özlem kadar kuvvetli ve iç yakan bir his daha yoktur. Bu özlemi bu pandemi döneminde daha iyi anladık. Bu dönemle birlikte her canımız istediğinde sevdiklerimize korkmadan sarılamıyoruz, öpemiyoruz hatta dokunamadığımız için, içimizi kavuran bir keder var...
Hayatımızın en zor dönemi... Kavuşacağımız günü bekliyoruz ve sadece o günün hayali ile yaşıyoruz... Bir yandan da uzaktan yada yakından tanıdıklarımız bu hastalık yüzünden ölmekte... İnsan geçmişte yaşadığı bazı günlerin özlemini (hasretini) çeker. Kimi zaman dostlarıyla birlikte olmanın mutluluğunu yaşar yüreğinde. O günün özlemiyle yanıp tutuşur, keşke ogünleri bir daha yaşasak diyerek bir ah çeker insanoğlu. Gelecek mutlu günlerin hasretini yaşar yüreğinde.
Geçmişte yaşadığımız mutlu günleri anlatmak istiyorum size;
- Keşke hiç büyümeseydik de çocuk olarak kalsaydık der gibi olduğunuzu duyar gibiyim.
Ben, bile çocukluk anılarını özlemedim desem yalan olur. İlkokul zamanımızda beden eğitimi derslerinde, ” yakantop " oyunu oynardık sınıfça. O zamanların en favori oyuncularından birisiydim. Konu anlatımda da öyleydim. Hafta sonları çocuklar toplanır kendi aralarında, "ebelemece, tek kıç, birdirbir vb."oyunları oynardık. İkindi ve akşam saatleri arasında en çok "billi" oyununu oynardık. Kızlar ise, en çok "ip atlamaca ve canlı çanak" oyununu tercih ederlerdi. Akşamları ise en favori oyunumuzdur" fıyık" , hele hele Ramazan Akşamlarının vazgeçilmez oyunlarından birisi gibi görürdük. Şimdilerde bu oyunlar pek rağbet görmez oldu, unutulmaya yüz tutmuştur.
Yurtdışına çalışmaya giden insanların özlemini de es geçmemek lazım. Anne-Baba, Eş-Dost vb. özlemleri de var tabii. Ben burada kendi adıma konuşuyum; 3 yada 4 sene önce Fransa'dan gelen bir arkadaş, (benden yaşça büyük) ailesinin görmek için izine gelmiş bide yaz tatili münasebetiyle tâbi. Neyse, çarşıda dolaşırken rastlaştık yanında aynı mahallede doğup büyüdüğüm başka bir arkadaşla hasret gideriyorlarmış, oturmam için bir sandalye çektiler oturdum, kahvemide söylediler. Bir yandan kahvemizi içiyoruz bir yandan da mazideki defterleri karıştırıyoruz. Gurbetçi arkadaş eski günleri anlattıkça oturduğumuz yerden kalkmak istemiyor duk. O anlatıyor Biz dinliyoruz. Mazi günlerimizin anıları, yüreğimize bir ok misali saplanmış kalmıştı. Üçümüz de hüzünlenmiştik," bir başka yaza yine aynı burda" dedik ve ayrıldık. Yani kısaca insan herşeye alışıyor da bu özlemek en zor alışılan bir duygu...
Herkesin sevdiklerine korkmadan sarılıp, kucaklayacağı günlere umutla merhaba diyebilmek ümidiyle...
Mustafa’nın çocukluk arkadaşı olmak bir ayrıcalıktır...