Dünyamızı yeşertmek istiyorsanız ya bir tohum ya da küçük bir ağaç fidanı ile işe başlayabilirsiniz, arkası gelecektir.
Ülkemize dinlenmek için gelen yabani göçmen kuşlar midelerinde getirdikleri tohumları dışkı yoluyla toprağa bırakırlar. Burada anlatmak istediğim; bütün canlılara ne yapması gerektiği Allah-ü Teâlâ tarafından emrolunmuştur... Kendinizi bir bitkinin yetişmediği bir yerde bulursanız, yerdeki yürüyen karıncaları takip edin. Yuvalarında bir tohum veya bir buğday tanesi bulabilirsiniz. Karıncaların yuvası bir tahıl ambarı gibidir. O tohumu ve buğday tanesini oradan alıp toprakla buluşturun. Doğa bütün canlıların oksijen deposudur... Ülkemizin yeşil örtüsü kendini bilmeyen insanlar tarafından o kadar çok yıpratıldı ve kirletildi ki!; doğada keyif yapmak isteyen insanlar, doğa kanununu unutup ormana hükmetmeye kalktı ve doğadaki canlıların yaşamlarını hiçe saydı. Ormandaki ağaçları kesip yerine betonarme yapılar inşa ettiler, dünyaya gelecek olan nesillere miras kalsın istediler. Oysa gelecek neslin binaya değil de, yaşamak için oksijene ihtiyacı olduğunu unuttular ya da görmezden geldiler. Bunları yaparken gelecek olan nesillerin nefesinden çaldıklarının farkına varmıyorlar...
İnsanlar doğayı, canlıların barınma merkezi değil kendi yuvası gibi görmeli. Yazın gölge hoş kışın çuval boş misali, elinden geleni ardına koymadı. Doğada yaşayan canlıları tek tek öldürmeye başladı ama, nasıl bir kötülük yaptıklarının sonuçları açığa çıkana kadar... Ormandaki yaşayan canlıların yaşam düzenleri bozuldu, ağaçlar kesildi bu yetmezmiş gibi ormanlarımız ate şe verildi. Gelecek kuşaklarımızın nefesleri çalındı. Canlıların yuvaları yandı hemen hemen hepsi yanarak öldü. Yanarak ölmek nasıl bir şey; empati yapın ki o acıyı içinizde hissedebilesiniz...
Şu anda son bir haftadır Ülkemizin yeşil örtüsü alevlere teslim olmuş durumda. Alevler arasında oradan oraya kaçışan hayvanlar var, daldan dala alevlere teslim olmak istemeyen sincaplar, ve yangından kaçmak için daldan dala uçuşan kuşlar, kelebekler alevlerden kaçmaya çalışan, tavşanlar, tilkiler, ismini sayamadığım daha nice vahşi hayvanlar var. Maalesef ki; kaçıpta sığınacak bir yerleri kalmadı, dört yanları alevlerle kuşatılmış durumda. Metrelerce yükselmiş alevler arasında tek duyulan ses masum canlıların ve doğanın çığlığıdır. Alevlerin arasında kalan o masum canlıların feryatları figanları yürek dağlıyor. Binlerce insan evlerinden tahliye edildi, o kadar ev, emek alevler arasında yandı bitti kül oldu. Ormancılar ve orman gönüllüleri ellerinden geldiğince alevlere müdahale etmeye çalıştılar. Daha ne kadar insan evsiz barksız kalacak, daha ne kadar hayvan ölecek? Bu gidişe dur deme vakti gelmedi mi sizce! Çığlıklara kulaklarınızı kapatmayın. Bu ateş beni yakmaz, bu alevler buraya kadar gelmez demeyin.
Doğamıza ve doğanın içinde yaşayan canlılara sahip çıkalım. Doğa insanın bedenidir...