Karamanoğlu Mehmet Bey’in dediği gibi; " kapımız açıktır girene, lokmamız helaldir yiyene...” Her zaman kapımız açıktır bizim gelen misafirlere. Kimisi yatıya kalır, kimisi de bir kahvaltı saati gelirdi. Yatıya gelen misafiri rahatsız etmemeyi, odadan çıkarken kapı gıcırdatmamayı çocukluğumdan öğrendim Ben. Geçen yıllar çok şey öğretti bana. Evde ağırlamış olduğumuz misafiri gideceği zaman ana yola kadar eşlik eder uğurlardık. Çocukluğumda öğrendim Ben, misafirle sofraya oturulmamasını, misafir karnını doyurur biz öyle otururduk. Büyüklerimizin dediklerine göre; misafir kısmetiyle gelirmiş. Misafirler için ayrı bir odamız olmazdı bizim, soframızda ayrı gayrımız olmazdı. Herkes için sofrada, bir tencerede ya da bir tavada pişen aş ortak paylaşımımız olurdu. Yatıya gelen misafir, genelde tanıdık kişiler ya da uzaklardan gelen akrabalar olurdu. Bilmediğimiz tanımadığımız kişileri Tanrı misafir diye kabul eder, güvenirdik. Bazen yaşanan olaylar çoçukluğumuza götürüveritr Bizleri. Geçen yıllarda olduğu gibi, kendimde kaybettiğim yıllarımı ararım. Düşünüyorum da; eskilerin konuşmalarından daha çok yaşanmış ve korku dolu anlar bırakıyor hayallerimizde. Sizlerin de özlemiş olduğu eski samimi sıcak kanlı komşuluklar ve mahallemizdeki çocukların sesleri. Eee, eskiden böyleydi tabii. Şimdilerde kimse kimseye güvenemiyor. Zamanla bu duyguyu yitirdik. Yazık, çok yazık...
Şimdiki Zaman misafirliği ile eski zamanların misafirliği arasında çok büyük fark var.