AK Parti Karaman İl Başkanı Murat Öztürk’ün yaptığı son açıklama, siyasi bir sorumluluğun değil; öfkenin, iftiranın ve şahsi kini siyasetin kılığına sokma çabasının açık bir örneğidir. Eleştiriye tahammül gösteremeyen, halkın haber alma hakkını kişisel tehdit olarak algılayan bu açıklama, gazetecilik mesleğine, kamu görevine ve en önemlisi Karaman halkının aklına hakarettir.
Sayın Öztürk, gazetecilerin kamusal sorumlulukla yaptığı haberleri “tezvirat” olarak nitelendirirken, asıl niyetini de açıkça ortaya koymuştur: Eleştirenin susturulması, susturulamayacak olanın da ailesi üzerinden cezalandırılması.
Bugüne kadar halkın sorunlarını, kamu kurumlarındaki işleyişi ve siyasetin toplum üzerindeki etkilerini korkmadan dile getiren gazetecilere yapılan bu saldırı; yalnızca bir bireye değil, ifade özgürlüğüne, halkın haber alma hakkına ve tüm kamu vicdanına yöneliktir. Hastane başhekiminin odasını basıp tehdit eden bir siyasetçinin, bunu haberleştiren bir gazeteciyi “sözde gazeteci” diye yaftalaması, asıl suçun örtbas edilme çabası değil midir?
Sayın Başkan, siyaset çözüm üretme sanatıysa, çözümü susturmakta, iftira atmakta ve tehdit etmekte mi arıyorsunuz? Sizi kamu adına sorumluluk taşımaya değil, kamuya hükmetmeye çalışan bir tutum içinde görüyoruz. Belli ki size göre eleştiri yalnızca methiyeye dönükse makbul, halkın sesi yalnızca sizin propaganda afişlerinizde varsa muteber!
Babasının hangi gerekçeyle görevden alındığını sorgulayan bir evladı itibarsızlaştırmaya çalışmak, aynı zamanda yüzbinlerce kamu personelinin geleceği açısından da kaygı vericidir. Çünkü burada hedef alınan sadece bir kişi değil; görevini layıkıyla yapan her kamu çalışanının hukuk güvencesidir.
Sormak gerekir:
Hastane başhekimine yapılan baskının üzeri neden örtülmeye çalışılıyor?
Olayı kamuoyuna duyuran gazeteciye ve ailesine yönelik bu sistematik karalama kampanyası neden?
"Emlakçılık" diye alaya alınan bir yan iş üzerinden hedef gösterilen kişinin hangi yasaya aykırı hareket ettiği ispat edilmiştir?
Gazetecilik mesleği, sizin gibi siyasi pozisyonları şahsi öç alma aracına dönüştürenler karşısında susmak için değil, halk adına konuşmak içindir. Bu kentte kimse babasının makamını savunmak için değil, haksızlığı haykırmak için konuşur. Ve bu ses, sizin tahammülsüzlüğünüzden daha güçlüdür.
Bizler hakarete, tehdide ve itibarsızlaştırmaya boyun eğmeyiz. Kamu görevini bir siyasi liderin lütfu değil, anayasal bir hak olarak gören herkesin onur mücadelesine sonuna kadar destek veririz. Sizin siyasi ömrünüz bir makam süresiyle sınırlı olabilir; ama hakikat, bu topraklarda her zaman daha uzun yaşar.
Velhasıl, biz sizden makam istemedik. İstemez de bu halk. Ama bu halk, size makamı verenin kim olduğunu çok iyi bilir. Unutmayın, halk sessiz kalabilir ama unutmaz. Ve günü geldiğinde sadece sorar: “Kimin için neyi susturdunuz?” 12. Eylül 2024