Bugün toplumun sıkça dile getirdiği bir soruyla başlayalım: Yozlaştık mı, yoksa yozlaştırıldık mı?
Aslında her iki ihtimal de aynı anda karşımızda duruyor. Çünkü toplumların değer kaybı, yalnızca bireylerin tercihlerinden değil; siyasetten ekonomiye, medyadan kültüre kadar birçok mekanizmadan besleniyor.
Bugün Türkiye’de sıkça dile getirilen yozlaşma olgusunu sadece eleştirmekle yetinmek yerine, onun nedenlerini sorguladığımızda “bize ne oldu?” sorusunun cevabına da yaklaşmış oluruz. Çünkü hiçbir toplumsal çürüme kendiliğinden ortaya çıkmaz; mutlaka onu besleyen siyasal, ekonomik ve kültürel faktörler vardır.
Karaman’dan Bir Tablo
Türkiye genelinde de sık sık şahit olduğumuz manzaralara Karaman’da da son yıllarda sıkça şahit oluyoruz.
Bir yanda muhafazakâr söylemleriyle öne çıkan çevreler, diğer yanda şatafatlı düğünler, lüks araç konvoyları, gösterişli yaşantılar… Dışarıdan bakıldığında dinî hassasiyet vurgusu var; ama iş hayata yansımasına geldiğinde israf, gösteriş ve aşırılık ön plana çıkıyor. Bu çelişkiyi gören halk ise doğal olarak sorguluyor. Hatta kimi zaman dinden, değerlerden soğuyor. Çünkü inançla pratik arasındaki makas açıldıkça, güven de kayboluyor.
Siyasetin Rahatı
Yozlaşma en çok siyasetin işine yarar. Liyakatsiz atamalar, parti-ticaret ilişkileri artık sıradanlaşmış durumda. Hesap sorulmayan, sorgulamayan bir toplum, iktidarın ömrünü uzatır. Bu yüzden yozlaşma, bir sonuç değil, aynı zamanda bir yöntemdir.
Ekonominin Çarkları
Ekonomideki tablo da yozlaşmayı besliyor. Karaman sokaklarında bir yanda işsizlikten kırılan gençler, asgari ücretle geçinemeyen aileler; diğer yanda milyonluk düğünler, ithal arabalar, gösterişli sofralar… Bu tezat, toplumda derin bir kırgınlık yaratıyor. İnsanlar adalet duygusunu kaybettikçe umutsuzluğa kapılıyor.
Medyanın Rolü
Yerel ve ulusal medya da çoğu zaman bu yozlaşmayı görmezden geliyor. Karaman’ın en temel sorunları –örneğin su krizi, işsizlik, boşanmalar ve aile dramları, mafya ve tefecilik yeterince tartışılmıyor. Onun yerine magazin, şatafat ve gündelik polemikler ön planda. Halkın gerçek gündemi öteleniyor.
Yozlaşma, sadece ahlaki bir problem değil; aynı zamanda politik, ekonomik ve stratejik bir araç. Kazanan her zaman dar bir kesim olurken, kaybeden ortak geleceğini, kimliğini ve değerlerini yitiren geniş toplum oluyor.
Bugün Karaman’da gördüğümüz şatafatlı düğünler, lüks yaşamlar, gösteriş merakı yalnızca bir zevk meselesi değildir. Halkın gözünde manevi değerleri samimiyetsiz kılar, toplumsal güveni zedeler ve en önemlisi dini değerlerden soğumaya neden olur.
Eğer gerçekten “değerler toplumu” olmak istiyorsak, slogandan öteye geçip hayatın her alanında tutarlılığı ve samimiyeti esas almak zorundayız.





