Yerel seçimlerin yapılmasına artık sayılı günler kaldı. Seçimlerde aday gösterilen İstanbul, Ankara adayları başta olmak üzere pek çok aday mal varlıklarını kamuoyuna açıkladılar. Bu gerçekten güzel bir davranış. Yapılması gereken de bu zaten. Adaylar, eğer ki, halktan güven ve oy istiyorlarsa mal varlıklarını şeffaflık gereği kamuoyu önünde paylaşmaları gerekir di ve bunun gereğini yerine getirenler de oldu getirmeyenler de oldu. Karaman Belediye Başkan adaylarından ise bildiğim kadarıyla sadece CHP Karaman Belediye Başkan Adayı Recep Sertçelik mal varlığını kamuoyu ile paylaştı. Diğer adayların ise mal varlıkları konusunda herhangi bir açıklamaları olmadı diye biliyorum. Eğer açıklamadılarsa onlardan da bekliyoruz. Ve hatta Parti il başkanları, merkez ilçe başkanları, ilçe başkanları il genel ve belediye meclis üyelerinden de bekliyoruz.
Adayların kamuoyuna açıkladığı projeler de iyice irdelenmeli. Bu açıklanan projeler gerçekten halkın yararına olan projeler mi yoksa birilerine yandaşlara rant kapısı açma projeleri mi? Çünkü, yolsuzluğun en yaygın ve basit tanımı “kamu gücünün özel çıkarlar amacıyla kötüye kullanılması” şeklinde ifade edilmektedir. Yozlaşma ve yolsuzluk olguları anlam olarak birbiri içine geçmiş olup, yozlaşma yolsuzluğa, yolsuzluk da yozlaşmaya neden olmakta ve birbirini tetikleyici etkileri bulunmaktadır.
Siyaset kurumu hassas bir kurum ve bu kurumun içine dahil olan bir siyasetçi tüm yaşantısı ile şeffaf olmalı. Özellikle siyaseten kamu da üst makamlara getirilen ve seçilen siyasetçiler hakkında gün geçmiyor ki iddialar ortaya atılmasın. Genelde bu iddiaların başında haksız mal edinimleri, yakınlarını ve yandaşlarını zengin etmeler. Bu iddiaların bir çoğu asılsız da değil. Bir çoğunun gerçeklik payı var. Vatandaş da bunu biliyor. Bu nedenle ki siyasette haksız zenginleşme, halkın devlete ve siyasetçiye olan güvenini sarsmış ve sarsmaya devam etmektedir. Oturduğu evini satıp, bankalardan kredi çekip, bir bilezik, bir yüzükle halk için, hak için aday olduklarını iddia edip, seçildikten sonra kendisi ile birlikte yakınlarını ve yandaşlarını da zengin edenleri bu millet çok gördü ve halen de görmeye devam ediyor. Beton lobisine, imar çetelerine ve kirli siyasete teslim olan bir siyasetçi, ne seçildiği kuruma ne de halka bir faydası olmaz.
Kamu yönetiminde yolsuzluk ve yozlaşmanın önüne geçebilmek için, adalet, eşitlik şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerine dayalı bir kültürel altyapının kamuda kurumsallaştırılması gerekir. Bunun gerçekleştirilebilmesi ise, etik ilkelere bağlı, kamu yararını her şeyin üstünde tutan kamu görevlileri ve politikacıların varlığına bağlıdır. Nihai planda ise, yolsuzluk olaylarının önüne set çekebilmek, iş başındaki görevlilerin ahlaki donanımlarının son derece yüksek olmasıyla mümkündür. İyi insanlara iyi yasalar ve iyi yasalara iyi insanlar destek olmadıkça yolsuzluklar olmaya devam edecektir. Ancak iyi kamu görevlileri olmasının yolu da eğitimden geçmektedir. *
Tabi ki herkes zengin olabilir, kamu hakkı, kul hakkı yoksa, helal se, yasal sa sorun yok!
Ancak, bu konuda prensip şudur:
1- Mal varlığının kaynağı ne? Mal varlığının kaynağı temiz mi?
2- Seçildikten sonra ki döneminde makamının gücünü kullanarak haksız mal edinmiş mi?
Onun içindir ki, adayların seçilmeden önce ve görev süresi bittikten sonra kendisi ve birinci derece akrabaları başta olmak üzere baldızları kayınçoları, enişteleri, yeğenleri de dahil mal varlıklarını kamuoyu önünde açıklamalı ve devletin resmi kurumlarına beyan etmelidir.
Siyaset, halkın refahı için yapılır. Özellikle yerel siyasetçiler, halkın çıkarlarını her türlü şahsi menfaatin üstünde tutmalı ve bunu yaptığı icraatları ile ispat etmeli ve her 6 ayda bir seçildiği kurumu ve kendi durumu hakkında mali yönden halka hesap vermelidir. Şeffaf ve dürüst yönetimin de gereği budur.